Yaşamın sınırlı olduğunu bilmek gençken çok önemli değilken, yaşlanmaya başlayınca insanı daha çok düşündürür. İyi geçirilmiş bir gençlik ve yetişkinlik dönemi yaşlılıkta ego bütünlüğü sağlayok kişi eskiye göre daha fazla işine devam etmekte, sosyalleşmektedir. Dolayısıyla güçlü bir fiziğin yanında güçlü bir belleğin de ona eşlik etmesi yaşamının bu öğleden sonrasını daha da kolaylaştırır.İyi bir fizik için yapılması gerekenler genelde çok konuşulurken iyi bir bellek için nedense pek yapılacak bir şey yokmuş,devamlı yokuş aşağı inilecekmiş gibi düşünülür. Halbuki gelişim yaşam boyudur. Gelişimin yetişkinlikle birlikte sona ermediğine hatta yaşlılık döneminde de birçok alanda gelişmelerin görüldüğüne dair araştırmaların yapılmış olmasıdır.
Duyusal,kısa süreli ve uzun süreli bellek türlerinde yaşa özgü farklılıkları inceleyen araştırmalarda çeşitli sonuçlara ulaşılmıştır. Duyusal bellek ile görme ve işitme gibi duyularla algıladığımız ve birkaç saniye süren bellek kastedilmektedir. Kısa süreli ya da Çalışan Bellek ise duyu organlarıyla fark edilmiş ve 20 saniye kadarıp kişiyi huzurlu hissettirirken, tamamlanmayan işler,ilişkiler yaşamış ve zamanın boşa geçip gitmiş olduğuna inananlar için müthiş bir umutsuzluk getirir. Erikson’a göre yaşlılık dönemi” Ben geride bırakabildiklerimim”dir. Dünya Sağlık Örgütü 74 yaş ve üstünü yaşlı olarak tanımlar. Günümüzde 74 yaşındaki birç süren bellektir. Bilgi tekrarlanmazsa kaybolur. Uzun süreli bellek , bütün verilerin birkaç dakikadan ömür boyuna kadar tutulduğu depodur.
Duyu sisteminde yaşlıyla genç arasındaki fark 60 yaşından önce pek ortaya çıkmamaktadır. Bu yaştan sonra görülen farklılaşma da genellikle duyu sisteminin kendisinden kaynaklanmaktadır. Örneğin görme ve işitme duyusunun yaşla birlikte azalması sonucu 65 yaşından sonra duyusal bellek işlevlerinde düşüş görülmektedir. Kısa süreli bellekte de 60 yaşından önce genç ve yaşlılar arasında çok farklılık görülmemektedir. Uzun süreli bellekte yaşa bağlı farklılıklar daha çok ortaya çıkmaktadır ancak öğrenme malzemesi anlamlı ve kişinin yaşamına uygun olduğunda ya da tanıma görevlerinde o kadar da belirgin olmamaktadır. Bu yüzden yapılan çalışmalarda yaşa bağlı farklılıkları saptamak amacıyla hatırlama görevleri kullanılmaktadır.
Yaşlılık döneminde bilginin depolanmasında ve özellikle geri çağrılmasında birtakım aksaklıklar ortaya çıkmaktadır.Bu aksaklıkların nedenleri fizyolojik gerilemeler, aktif yaşama katılım düzeyinin ve problem çözme becerisinin azalması gibi nedenlerdir. Bu nedenler üzerine çalışılarak başta da söylediğim gibi gelişim yaşam boyu devam ettirilebilir. Yaşlanmayla birlikte öğrenmenin devam ettiği ve belleğin geliştirilebileceği sonucuna varan 2005 yılında tamamladığım yüksek lisans tezim de yaşam boyu gelişimi destekler niteliktedir. Hatırlama görevini geliştirmeye yarayan İmgeleme(zihinde canlandırma) tekniği öğretilen ve öğretilmeyen yaşlı gruplar arasında, öğretilen grubun lehine bir sonuç çıkması yaşlılık döneminde de öğrenmenin devam ettiğini göstermiştir.
Yaşlılık dönemi alışkanlıklara sıkı sıkıya bağlı kalınan bir dönem olsa da arada farklı planlar yapmak, her gün yeni bir bilgi öğrenmek,farklı insanlarla farklı sohbetler etmek,fiziksel sağlığa özen göstermek , gündelik olayları takip etmek ve torununun arkadaşının sorununa çözüm bulmaya çalışmak, muhakeme içeren oyunlar oynamak öğrenmeyi ve belleği canlı tutar.
Yaşlanmak kaçınılmazdır ancak insanı hep dinç tutan öğrenme yetisinin halen var olduğunu görmek insanı isyan etmekten, umutsuzluğa kapılmaktan korur. Seneca ‘nın dediği gibi “Yaşamı yaşam boyu öğrenmek gerekir.”
Kaynak:Sözel ve Görsel Bellek Stilleri ile Zihinsel Hayal Etmenin Çiftli Çağrışıma Dayalı Öğrenmede Etkili Olup Olmadığının Gelişimsel Olarak İncelenmesiElçin Köken Yüksek Lisans Tezi,2005
Sakin Olmak Wilhelm Schmid,2015